Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından açıklama yayınlayan klasik yay milli takım okçusu Yasemin Ecem Anagöz, Türkiye Okçuluk Federasyonu’nun milli takım kariyerini noktaladığını açıklamıştı.

Türkiye’yi okçulukta Olimpiyatların yanı sıra dünya ve Avrupa Şampiyonaları’nda temsil etmiş ve 2021’de karışık çiftlerde Mete Gazoz ile birlikte dünya üçüncüsü olmayı başaran Yasemin Anagöz ile federasyon ile yaşadığı süreci konuştuk.

Birkaç hafta önce sosyal medya hesabınızdan açıklama yaptınız ve Türkiye Okçuluk Federasyonu’nun milli takım kariyerinizi noktaladığını duyurdunuz. Süreç nasıl oldu anlatabilir misiniz?

Ben geçtiğimiz sene, Olimpiyatlara daha 2 sene varken, 1 sene antrenmanlara kendi şehrimde devam etmek istedim. Sürekli yolculuk yapıyoruz, otellerde yaşıyoruz. Bayrağı temsil ediyoruz ve bunun stresi de ayrı bir yük. Yani ben bir de 13 senedir bu stresin altındayım. Bu benim çok sevdiğim ve asla bitirmek istemediğim bir şey. Daha ileri gitmek istiyorsak bazen bir adım geri gitmemiz gerekir. Ben de geçtiğimiz sene 1 sene mental olarak ara vermek istediğimi söyledim, ‘tamam’ dediler. Çünkü bizim milli takım kamplarımız senenin 10 ayı sürüyor. Bir hafta kamp, bir hafta yarış sonra evdeyiz diye bir şey yok. Yani bütün hayatımız bu oluyor.  Henüz okulumu bitiremedim, ehliyetimi yeni aldım. Hayattan da sürekli geride kalıyoruz bu sebepten dolayı. Bu yüzden bir ara vermek istedim. Nitekim söyledikten sonra onaylandı. ‘Evet böyle bir şey yapabilirsin’ dediler. Şunun altını çizmek istiyorum; bizdeki milli takım seçmeleri futbol veya voleyboldaki gibi davet üzerine değil. Aldığımız puanlar, madalyalar matematiksel olarak toplanıyor bir sıralama oluşturuluyor ve milli takıma girip giremeyeceğiniz belli oluyor. Ben kendi şehrimde çalışmalarıma devam ettim. Kendime maddi-manevi yatırımlar yaparak Olimpiyatlara hazırlandım. Ve bu sene aldığım ulusal yarışmalardaki başarılarla milli takıma tekrar girmeye hak kazandım. Ancak sadece beni milli takıma almamak adına 2 yeni kural çıkardılar.

‘Sadece Beni Almamak Adına Çıkarılan İki Kural’

Türkiye Okçuluk Federasyonu 5 Eylül 2023 tarihinde internet sitesinden yaptığı duyuruyla milli takım seçme sistemini yayınladı. Yayınlanan açıklamada tüm branşlar için; “Daha önceki yıllarda Milli Takım Aday veya Asil Kadrolarında yer almaya hak kazanmasına rağmen kendi isteği ve/veya başka bir sebeple Milli Takımlarımızda yer alamayan sporcularımız 2024 Milli Takım Seçme Süreçlerinin herhangi bir aşamasında performans durumlarından bağımsız olarak dikkate alınmayacak ve/veya bu süreçlerin herhangi bir aşamasına davet edilmeyecektir.” ve klasik yay kadınlar kategorisi için ise “2023 Yılı Türkiye Sıralaması sonuçlarına göre ilk 16 sırada olmak kaydıyla 21 yaşından genç ilk 5 sporcu bu kategori için 2024 Milli Takım Aday sporcu kadromuzu oluşturacaktır.” kurallarını yayınladı. Bu iki kural Yasemin Ecem Anagöz’ün milli takım kariyerinin noktalanmasına yol açtı.

Yasemin bu iki kuralı şu şekilde anlatıyor:

Türkiye tarihinde ilk defa yeni bir kural çıkartıldı. Milli Takıma 1 sene bile olsa herhangi bir sebepten ara veren sporcular bundan sonra milli takıma katılamayacak. Nasıl böyle bir şey olabilir? insanlar bunu anlamakta güçlük çekiyor. Ara verdiğimiz için milli takımdan men edilmiş oldum. Sonrasında bununla ilgili dava açacağımı düşünülerek sadece klasik yay büyük kadınlar kategorisine 21 yaşından büyük sporcular milli takıma giremez diye bir kural daha çıkarıldı. Şu an milli takım kampında 10 tane kız var. Hepsi 21 yaşından küçük. Çoğu hayatında hiçbir milli takım kampına ya da yarışmasına gitmemiş, hiçbir tecrübesi yok. Benim gibi bir dünya rekoru, Avrupa Sampiyonası, Olimpiyat Oyunları görmüşlüğü olmayan sporcular. Bir alt yapı oluşturmak çok güzel ama bunu A milli takımdaki, benim yaş kategorimdeki insanların önünü keserek yapmak yanlış bir şey. Çünkü bu yaş kategorisi 2028 Olimpiyatları’na hazırlık olur. Olimpiyatlar’a 9 ay kala hayatında hiç yarışma görmemiş sporcuları alıp da ‘hadi gidiyoruz’ denmez. Yani sırf bir tane Yasemin almamak için 10 tane, daha sporda pırıl pırıl, umarım ki, çok yolu olan genç kızlarımızı almayı tercih ettiler. Hani deselerdeki çok masraf oluyor, 10 kişiyi alıp bir Yasemin Anagöz’ü mü almak çok geldi? Sadece beni almamak adına çıkarılan iki kural olarak bakıyorum. Normalde sporcuya disiplin cezası verilebilir. Ancak benim bu zamana kadar hiçbir disiplinsizliğim olmadı. Her yerde örnek bir sporcu olarak gösterildim. Bu yüzden benim ismim geçmeyen ama sadece beni kapsayacak olan böyle spesifik kurallar koydular. Normalde milli takım seçmesi için yarışmalar başlamadan önce sistem belirlenir. Ancak başta ilk 16 sporcu alınacak şeklinde sistem hazırlandı, bu kuraldan bahsedilmedi. Bütün yarışmalar bittikten sonra, benim başarılı olduğumu gördüler ve bu kuralları getirdiler. Yani yarışmalar bittikten sonra böyle bir kural getirdiler. Kişisel olarak kimse benimle iletişime geçmedi. Ben de kuralı kamuoyu ile birlikte gördüm. Erkeklerde ya da makaralı yay kadınlarda böyle bir kural yok. Kadınları resmen silmek istiyorlar spordan. Bunun başka açıklaması yok. Kadınların başarılı olmaması için ne yapabiliriz diye oturulup düşünülse gerçekten böyle kararlar alınırdı heralde. 

2022 Akdeniz Oyunları’nda Gülnaz Büşranur Coşkun, Yasemin Anagöz ve Ezgi Başaran’dan oluşan Klasik Yay Milli Takımı altın madalya kazanmıştı.

Milli takım için 21 yaş sınırı getirildiğinden bahsettiniz. Okçuluk, voleybol gibi ya da jimnastik gibi değil aslında. Yani örneğin 35 yaş voleybolda ileri bir yaş kabul edilebilir. Ancak okçuluk sanki daha uzun seneler yapılabilecek bir spor gibi. O yüzden 21 yaş sınırı çok düşük değil mi?

Zaten açtığım hukuki süreçte de bunu dile getirdim. Bütün dünya bu kurala gülüyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kural yok. Okçuluğun sevdiğimiz yanı bir yaş bariyerinin olmayışı. Ben 17 yaşında Olimpiyatlarda 42 yaşında kadın sporcuyla yarıştım. Okçulukta 45 yaşında hala madalya alınabiliyor. Olimpiyat madalya yaşı 26 ve ben henüz 24 yaşındayım. Olimpiyatlara 48 yaşında katılan da var. Yani okçuluk uzun senelerce yapılabilecek ender branşlardan diyebilirim. 

“Ben Ülkemi Bırakmak İstemiyorum”

Bu karara itiraz etme hakkınız var mı? Herhangi bir itirazda bulundunuz mu?

Karara tabii ki itiraz ettik. Tahkim kurulunda bununla ilgili bir dava açtım. Onun sonucunu bekliyorum. Davanın sonucu benden yana olursa, evet karar iptal edilecek. Ancak bu kadar iptal edildiğinde, benim tüm haklarım geri geldiğinde, tekrar milli takım kampında yanına gideceğim insanlar bu kararı alan kişiler olduğu için bu sefer de orada yaşacağım mobbing nasıl olacak? Zaten bu güne kadar yaşadığım şeylerin artık daha da üst düzeyde olacağını düşünüyorum. İşte ona göre kendimi de psikolojimi de hazırlıyorum. Çünkü ben yurt dışına gitmek istemiyorum. Dünyanın en iyi sporcusu seçilmiş bir sporcu olarak beni bütün dünya tanıyor. İstediğim ülkede ok atabilirim. Ben ailemi, evimi, yurdumu, bayrağımı bırakacaksam bir anlamı yok. Ben bunun için ülkemi bırakmak istemiyorum. Benim savaşım bunun için. Ben savaşmayıp ‘şuraya gidiyorum o zaman’ diyebilirdim ama demiyorum, ben buradayım. Çünkü bunu yaşayan tek sporcu ben değilim.

Açıklama yayınladıktan sonra sizinle iletişime geçen başka sporcular oldu mu?

Ben yazıyı paylaştıktan sonra birçok sporcu bana ulaştı. İnsanlar bana şunu söylüyorlar; ‘Yasemin/Yasemin abla biz sesimizi çıkaramadık çünkü senin kadar başarılı, senin kadar konuşma yeteneği olan, kendini ifade edebilen kişiler değiliz, hep bastırıldık. Bizim sesimiz olduğun için teşekkür ederim.’ Bazı sporcular da paylaşım yaptı kendi hesaplarından beni desteklediklerini söylediler. Nitekim beni desteleyen insanların kim olduğuna kadar takip edip, beğenilerimi, yorumlarımı tek tek bakıp okçuluktan olanlara tehditler gitmiş. Beğenilerini geri çekip beni takipten çıkarmalarını söyleyip, bana selam verenlere ‘antrenörlük belgeleriniz iptal ederiz, kulübünden atılırsın, takımdan atılırsın’ diye tehditlere maruz bırakıyorlarmış. Bunlar benim birinci ağızdan duyduklarım. Duymadıklarım da yüzlerce vardır eminim. O kişilerle de irtibata geçip sadece beni destekledikleri için böyle bir mağduriyet yaşıyorlarsa hukuki açıdan bu süreçte avukatımla onlarlara destek vermek istiyorum. 

IOC ya da Uluslararası Okçuluk Federasyon ile iletişime geçmeyi ve süreci anlatmayı denediniz mi?

Onlarla iletişime geçmedim çünkü herhangi bir iletişim numaram yok. Beni zaten her yerden bloklatmaya çalıştıkları için kimseyle iletişim kuramıyorum. Benimle iletişim kuranlar kendi başı da yanacak diye düşünüyor. Zaten bir şeyin değişeceğini de düşünmüyorum. Çünkü spor ortamında official power diye bir şey var, yani sporcudan ziyade Federasyon’un Milli Takım antrenörünün daha çok gücü olduğu için genelde onların sözü geçiyor. Senin çok hakkın kalmıyor. Kiminle iletişime geçebilirim bilmiyorum, geçsem bir değişiklik olur mu onu da bilmiyorum açıkçası.

Daha önce fedeasyon ile farklı bir probleminiz olmuş muydu? Yani önümüzdeki sene Olimpiyatlar var ve siz de başarılı bir sporcusunuz, Tokyo2020’de de güzel işler yapmıştınız? Federasyonla anlaşmanızın başka bir yolu yok muydu sizce? 

Hiçbir problemim olmadı. Bunu başka röportaj yapanlar da sordu. Hani dedim ya anlamakta güçlük çekiyor insanlar diye gerçekten saçma bir durum. Hiçbir problemim olmadı. Hatta bir sene öncesine kadar Akdeniz Oyunları Komitesine, Avrupa Okçuluk Komitesine, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesine kendileri beni aday gösterdi. Ben onların hep takdir ettiği bir sporcuydum. Hiçbir zaman saygısızlığım da olmadı, her zaman destekledikleri bir sporcuydum. Şu an bana bunları yaşatmalarının nedeni bazı koltuklara sahip insanların egoları, kendi kişisel kibirleri, bu çok net. Ben bunu saklamayacağım. Bunu zaten bilen biliyor. Ben onlarla konuşmaya çalıştığımda da ‘sen bizim muhattabımız değilsin, biz burada bir otoriteyiz ve bu otoriteye uymazsan böyle karar alınır.’ dediler. Ben bir başkaldırı yapmadım. Gerçekten tek amacım spor hayatımın daha uzun seneler sürmesi ve daha güçlü bir mentaliteyle dönmekti. Ben bu bayrağı iyi temsil edemeyeceğimi düşünüyorsam, o gücü kendimde göremiyorsam ne bana bir yatırım yapılmasını isterim ne de zaman harcanmasını isterim. Geçen sene tüm haklarımdan vazgeçip hiçbir şekilde maddi destek almadım, bütün yarışmalara kulübümle birlikte gittim. Okçuluk malzemeleri zaten inanılmaz pahalı, hepsini kendim karşıladım. Eğer malzemeleri ücretsiz edinebilecekten, maaş alabilecekken almadıysam ya aptalımdır ya da gerçekten işimi seviyorumdur ve daha iyi yerlere gelebilmek, daha uzun seneler ok atabilmek adına böyle bir karar vermişimdir. Çünkü çok sporcu var zorladığın zaman, o mentaliteyi kaybettiğinde bir daha geri gelmiyor. Okçuluk da mental sağlığının koruman gereken bir spor. Ben bunu yaptım  ve sonrasında benim spor kariyerimi komple bitirmek adına böyle karar aldılar. Milli takım hocalarının da benim üzerimde emeği var. Benim de kendi üstümde emeğim var. Benim emeğimi hiçe saymalarını geçtim zaten kendi emeklerini de hiçe sayan böyle karar aldılar. Biz bu milletin vergileriye Milli Takım kamplarını yapıyoruz, yarışlara gidiyoruz. Yani bana senelerdir kim bilir ne kadar yatırım yapılmıştır ve ben bu yatırımların karşılığını da zaten verdim. Dahasını da vermek istiyorum.

“Kulübüm Beni Hep Destekledi”

Göztepe Spor Kulübü’nün bir sporcusunuz. Kulübünüzden destek geldi mi? Ya da okçuluktan size destek çıkan sporcular, antrenörler oldu mu?

Kulüp zaten beni destekliyor. Bu süreç boyunca da destekleyebildikleri yere kadar desteklediler ve her türlü antrenman imkanı sundular. Profesyonel bir kulüp olduğu için sporcunun mental dinlenme ihtiyacıyı duyduğunu anlayabilecek insanlar. O yüzden sağolsunlar beni çok desteklediler. Okçuluktan da şu an şunu diyebilirim size belki yüzde 95’i beni destekliyor. Her gün özelden bir yığın mesaj alıyorum ve hepsinin söylediği şey; ‘kusura bakma beğeni ,yorum atamıyorum, paylaşımı yapamıyorum. Biliyorsun durumları, bizim de başımız yanmasın ama kalpten seni destekliyoruz, dualarımız seninle.’ O kadar korku üzerine kurulmuş bir sistem yaratıldı ki orada ama ben kalben insanların beni desteklediğini, sevdiğini, saygı duyduğunu, örnek aldığını görmek bana yetiyor. Zaten beğenenlerin de başını yakmaya çalışıyorlar, bunların da farkındayım. O yüzden insanlara ‘hadi göstere göstere destekleyin’ demiyorum. Çünkü demek ki yeterince korkmuşlar yani. 

Şu anki mental durumunuz nedir? Neler yapıyorsunuz? 

Antrenmanlarıma devam ediyorum ancak anlayacağınız üzere eskisi kadar sert bir antrenman sürecim yok. Çünkü hayat kaygısı içindeyim. Okulumu tamamlamaya çalışıyorum, bir gelecek kurmaya çalışıyorum kendime. Bu süreç devam ederken pozitifbeden.com sayfasını kurdum. Zaten yaklaşık 6 sene beden olumlamayla ilgili araştırmalar yapıp paylaşımlarda bulunuyordum. Bu dünyada çok yaygın olsa da henüz Türkiye’ye çok gelebilmiş değil. Beden olumlama hareketini de kısaca anlatacak olursam; sosyal medyanın ya da medyanın toplumun bize dayattığı güzellik normlarına uymak zorunda olmadığımız, vücudumuzu olduğu gibi kabul ettiğimiz, kusurlarımızı bizi biz yapan özellikler olduğunun farkına varıp asıl güzelliğin karakterimizde, başardığımız işlerde ya da destek olduğumuz insanlarda olduğunu görmemizdir. Mesela 13 yaşındaki bir çocuk daha sosyal medyaya yeni adım attığında büyük dudaklar, kirpikler vs. ile karşılaşıyor. Sonra bu yalancı mükemmellik algısını normalmiş gibi algılıyor. Yeni nesil buna böyle adım attıkça farklı sendromlar yaşamaya başlıyor ve kendilerinin normal olması onlara yanlış veya çirkinlikmiş gibi geliyor. Yani benim burada kastettiğim şey bir kişi estetik operasyon geçirecekse bile gidip de ‘ya ben Kylie Jenner’a benzemek istiyorum’ veya ‘beni buradaki gibi yap’ demek yerine atıyorum ‘ben burnumu beğenmiyorum burayı yapabilir miyiz?’ diyebilmesi. Bu ikisi arasında büyük fark var. Çünkü bazı insanlar kendini aslında beğenir ancak toplumun dayattığı normlara uymadığı için kendini artık beğenmemeye başladığını görür. Bu da dismorfik bozukluğu ya da yeme bozukluğu orataya çıkabilir. Ülkemizde de aslında zorbalık fazla. Bunların önüne geçmek adına çalışıyorum. Bir de yardım hattı kurdum websitesinde. İnsanlar ya da gençler tecrübelerini bizimle paylaşıp ücretsiz bir şekilde yardım alabilirler.

Psikoloji alanında kendinizi geliştiriyorsunuz anladığım kadarıyla.

Pandemi sürecinde Karen Wells diye bir hocadan spor psikoloji üzerine eğitim aldım. Şimde de iki senedir Ankara’da Levent Özenç hocadan eğitim alıyorum. Kendisi yurtdışında eğitim almış bir sosyolog, aynı zamanda bilinçaltı, bilinçdışı zihin kontrolüyle ilgili çalışıyor. O eğitimimi tamamladıktan sonra da sertifika, işyeri açma gibi belgeleri alabileceğim. Zaten kendi yaşadıklarım da spor psikolojisini anlamama yardımcı oluyor. Ama tabi kendimi bu konuda daha da geliştirmeyi düşünüyorum. Sadece biraz daha zaman lazım. 

“Stresten Uzak Olmak Çok Güzelmiş”

Okçuluk adına yaptığınız çalışmalarınız var mı?

Bee Archer adında 50 bölümlük okçuluk kursunu içeren bir sayfam daha var. Okçuluğun a’den z’ye mentalitesi, fitness programı gibi her şeyini anlattığım ve üzerine 6 aydır çalıştığım bir proje. Çünkü dünyanın heryerinde okçuluk antrenörüne ulaşılamıyor. Örneğin Arjantin, Ekvador gibi özellikle Latin Amerika ülkelerinde antrenör erişimi çok zor. 10 şehir varsa belki ikisinde antrenör oluyor ve sporcuların oraya gitmesi gerekiyor. Ben onların ayağına, laptoplarından açıp yapabilecekleri antrenmanlar sunduğum bir websitesi tasarladım. 

Son olarak bundan sonraki planlarınızı sormak istiyorum.

Dediğim gibi şu an bu iki projem var. Ancak şu an biraz daha kendi mutluluğuma odaklandım. Gerçekten ailemle birlikte olmak, stresten uzak olmak çok güzelmiş. Bunun tadına varmaya çalışıyorum. Sürekli aktif bir hayat yaşamayı seviyorum. Yeni bir şeyler kendime katmayı seviyorum. Kardeşim de futbolcu. Her gün İzmir’den Aydın’a gidip geliyorum onu antrenmana getirmek için. Çünkü zamanında ailem bana çok destek oldu. Kardeşim de çok yetenekli ve başarılı, onun da istediği iş uğrunda ne istiyorsa yapmaya çalışıyorum. Şu anlık böyle. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer Haberlere Göz Atın

Sahaya topuklu ayakkabı ile çıktı: ‘Bizde güvenilmeyen şey yaptığımız iş değil, kadın olmamız’

Çocukluk yıllarından itibaren sporla iç içeydi ve birçok başarı elde etti ama…

Balkan Şampiyonluğuyla Türk Atletizm Tarihine Geçen Ayşe Tekdal: “Eleştirilere En Büyük Cevabım Madalya Almak”

Büyük kadınlar 20 kilometrede 1 saat 30 dakika 12 saniyelik derecesiyle Balkan…

Science on Stage Türkiye Ankara Elçisi Yasemin Eren: “Sporun sadece fiziksel olduğunu düşünebiliriz ama bundan çok daha fazlası var”

Science on Stage öğrencilerin, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik disiplinlerini deneme yanılma…

Pilates Kadınların Özgüvenini Artırıyor

Pilates son yıllarda, özellikle karantina döneminden beri, kadınlar arasında fitness ile birlikte  en…