Uzak Doğu dövüş sanatlarından biri olan tekvando, çıplak el ve ayakla yapılan bir savunma sanatı ve öğretisidir. Tekvandonun anavatanı Kore’dir ve günümüzde de Güney Kore’nin ulusal sporu tekvandodur. Ağırlıklı olarak tekme hamleleriyle yapılır.

Sözcüğün orijinal hali “Taekwando” dur; “Tae” ayakla yapılan vuruş, “Kwon” elle yapılan vuruş ve “Do” doğruya giden yol anlamına gelmektedir. Tarihçesi asırlar öncesine dayanan tekvando, Kore’de yaşayan insanların doğaya, vahşi hayvanlara ve haydutlara karşı kendilerini savunmak için geliştirdikleri ayak tekniklerini içeren bir dal olarak ortaya çıkmıştır.

Tekvando bir dövüş sporundan ziyade, aslen bir savunma ve mücadele sporudur. Müsabakalarda da rakibe zarar vermek için değil, rakipten puan alabilmek üzere kontrollü, mantıklı hareketler yapılması esastır. 

Türkiye’nin dört bir yanında tekvando spor kulüpleri yer almakta ve birçok milli sporcumuz, çeşitli turnuvalardan altın madalya ile dönmektedir.

2018’de Bosna-Hersek’te düzenlenen 14. Balkan Tekvando Şampiyonası’nda genç kadınlar kategorisinde şampiyon olan siyah kuşak Burçe Göçmez, çalışmalarına akademik olarak devam eden milli sporcularımızdan birisi. Tekvando yolculuğunu, gençlik yıllarından başlayan serüvenin keyifle dinledik.

Merhabalar Burçe Hanım, ben sizi çocuklarımın tekvando öğretmeni olarak tanıdım ilkin. Siyah kuşak olduğunuzu ve bugüne kadar geçirdiğiniz süreci öğrendiğimde, hayranlığım bir kat daha arttı. Tekvandoya ilk nasıl başladığınızı anlatabilir misiniz?

Benim taekwondo yolculuğum en yakın arkadaşlarımdan birinin sayesinde oldu. İlkokulda aynı sınıftaydık her okul çıkışı bizimle oynamak yerine antrenmanlara gidiyordu. Bende onu izlemeye gitmeye başladım. Zamanla gide gele bende taekwondoya başlamış oldum.

Nasıl bir aile ortamında büyüdünüz, spora eğiliminizin desteklenmesi açısından neler söyleyebilirsiniz?

Çekirdek bir ailede büyüdüm, babam o zamanlar yurtdışında çalışıyordu. Benden altı yaş küçük bir kardeşim var, annem de onunla ilgileniyordu. Annem ve babam yapmak istediğim her şeyde maddi ve manevi destek sağladılar.  Ancak benim taekwondo sürecimde önemli rolü olan kişi dedemdi. Haftanın altı günü beni antrenmana götürüp getirirdi. Ayrıca maçlarım ve taekwondo gezilerimde de babaannem ve dedem her zaman yanımdaydı. 

Hem aktif spor hayatını hem de şu an işin akademik tarafını düşündüğünüzde, nasıl bir karşılaştırma yaparsınız?

Aslında fazlasıyla benzer olduğunu düşünüyorum. Aktif spor hayatı ve akademi birçok hazırlık gerektiren bir süreç. Aktif spor hayatında sporcuya ve çevresine çok fazla iş düşüyor ve hepsine göğüs germek bazen mümkün olmuyor. Akademik taraf ise sanırım stresin ve kaygının biraz daha fazla olduğu taraf. Spor hayatında aslında bedensel ve zihinsel süreci birlikte yürütebilmek çok önemli, akademi tarafında ise süreç genellikle zihinsel ilerliyor. Sporculuğu severek yapmıştım, şimdi sporculara ve antrenörlere bilimsel olarak yol gösterecek bir işim var.

Aktif sporcu olarak sahaya çıktığınız zamanlarda, önemli müsabakalara hazırlanırken ritüelleriniz var mıydı?

Genellikle maç için hazırlanmaya başladıktan sonra kimse ile konuşmazdım. Maç kıyafetlerim ve eşyalarım hep aynıydı. Eskimemeleri için antrenmanlarda başka malzemeler kullanıyordum.

Peki çok iyi hazırlandığınızı düşündüğünüz bir müsabakadan yenilgiyle ayrıldığınızda bununla nasıl baş ediyordunuz?

Başlarda edemiyordum. Çünkü hazırlık süreci uzun ve çok yorucu. Sonuç yenilgi olunca hayal kırıklığı çok yüksek oluyor. Bu konu ile ilgili bazı zamanlar spor psikologlarından yardım aldım ve bilişsel antrenmanlar yaptım. Daha sonra sporun doğasının bunun olduğunu öğrendim, kazanmak da kaybetmek de bu işin içinde var. Bu açıdan bakmaya başlayınca spor kültürünü daha iyi anlayıp yaptığınız işten de keyif almaya başlıyorsunuz.

Tekvando bilen bir kadın olduğunuz bilinmesi sebebiyle, sosyal hayatınızda başınızdan geçen enteresan olaylar oldu mu?

Hala oluyor aslında. Öncelikle ilk öğrenen hiç kimse inanmıyor. Sonra beni dövebilir misin, ne kadar yükseğe tekme atabilirsin gibi sorular geliyor. 

Tekvando bir “savunma” sanatı olarak adlandırılıyor, saldırı savunma dengesi açısından siz nasıl yorumluyorsunuz?

Evet, savunma sporu olarak adlandırılıyor ama bence ne tam anlamıyla savunma ne de saldırı sporu. Genel amaç savunma yapmak olsa da, saldırı sonrası savunma yaptığımız çok teknik bulunuyor.

Tekvandoda başarılı olabilmek için en önemli kriterler sizce neler olabilir?

Bence en önemli şey, başarabileceğine inanmak. Tabi bazı fiziksel parametreler de önemli bizim için. Birkaç örnek vermek gerekirse; bacak boyu, boy gibi fiziksel parametreler önemli. Ayrıca esneklik ve kuvvet de bu branş için oldukça önemli.

Tekvando’nun sizce cinsiyeti var mıdır?

Yok. Bir sürü başarılı kadın sporcumuz var. Olimpiyat madalyalı Nur Tatar gibi birçok başarıya imza atan kadın sporcumuz var. Sporun genel olarak cinsiyeti olduğunu düşünmüyorum. Spor kültürü evrenseldir. Akademide ve dışarda yaptığımız işlerde aslında en büyük önceliğimiz spor kültürünü yaymak.

Bir spor dalı olmasının yanı sıra, tekvandonun erdemli olmak adına bir hayat felsefesi de barındırdığını düşünürsek, insanın kendini anlama yolculuğuna ne tip katkıları olabilir sizce?

En büyük katkılarından biri bence disiplini öğrenebilmek ve bunu hayat boyu sürdürebilmek. Bireysel bir spor olduğu için, insanın kendi sınırlarını tanıması ve aşmak için zorlamasında da katkısı büyük. Diğer önemli şey ise sabır… Kuşak atlamak için bile belli bir zaman geçmesini beklemeniz gerekiyor. Ayrıca do prensibi nedeni ile saygı çok önemli, hocamıza, arkadaşlarımıza ve salona saygıyı da öğreniyoruz. Sonuç olarak, zorluklarla mücadele edebilme yeteneğini geliştirdiğini düşünüyorum.

Bugüne kadarki hayatınızı düşündüğünüzde, hayatınızda tekvando olmasının size en büyük katkıları sizce neler oldu?

En büyük katkısı şu an yaptığım iş. Ben üniversiteye/akademiye taekwondo ile başladım. BESYO mezunuyum ve üniversiteye taekwondo özgeçmişimle girdim ve halen aynı okulda doktora öğrencisiyim. Ayrıca disiplini, sabrı ve saygıyı da taekwondo sayesinde öğrendim. 

Bu spora hevesli genç sporculara önerileriniz neler olur?

Kendilerine inanmalarını ve hiçbir zaman vazgeçmemelerini, her zaman hayallerinin peşinden koşmalarını öneririm. Ben de çok uzun yıllar başarı elde edemedim ama vazgeçmedim. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer Haberlere Göz Atın

Esin Kıratlı: Hayal Edemeyeceğim Maçlarda, Hayal Edemeyeceğim Turnuvalarda Çalıştım

Esin Kıratlı 2015 yılında Wimbledon’da çizgi hakemi olarak seçildi ve Grand Slam…

Esra Önen: “40lı-50li yaşlarda yüzülüyor mu diye şaşırıyorlardı”

Yüzmeye çok küçük yaşlarda başlayan, sporculuk kariyerinde önemli başarılara imza attıktan sonra…

‘Üç Tarafı Denizlerle Çevrili Bir Ülke Olarak Türkiye Kitesurf’te Olması Gereken Yerden Uzak’

Kitesurf yani uçurtma sörfü, ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen popüler…