Pek çok başarı ile dolu 32 yıllık Hentbol oyunculuğu kariyerini geçtiğimiz günlerde Yalıkavak Spor Kulübü’nde noktalayan ve bundan sonraki kariyerine antrenör olarak devam edecek olan Yeliz Yılmaz ile konuştuk.

Ortaokuldaki beden eğitmeninin yönlendirmesiyle 1990 yılında henüz 10 yaşındayken Hentbol oynamaya başlayan Yeliz Yılmaz bundan üç yıl sonra, 1993 yılında milli takım forması giymeye başladı. İlk profesyonel transferini 1996-1997 sezonunda yapan Yılmaz, Yeni Karmüsel Spor Kulübü, Üsküdar Belediyesi, Maltepe Belediyesi 1907 Kanarya, Yalıkavak Spor Kulübü gibi takımlarda forma giydi. Yeliz Yılmaz yaşadığı başarıları ise şu şekilde aktarıyor:

“Yeni Karmürsel Spor Kulübü’nde hem Şampiyonlar Ligi, hem kulüpler 1. Lig’de şampiyon olma, hem de Türkiye Kupası kazanma deneyimi elde ettim. Sonrasında sırasıyla Üsküdar Belediyesi, Ankara Havelsan, Romanya Braşov’da oynadım. Oradan tekrar Üsküdar Belediyesine döndüm. Ardından Maltepe Belediyesi, 1907 Kanarya, Kastamonu Belediyesi, Üsküdar Belediyesi ve son olarak Yalıkavak Spor Kulübüne transfer oldum. 3 sene sonunda hentbolu burada bıraktım. Bu dönem içerisinde kulüplerde Süper Lig seviyesinde çok fazla şampiyonluklar yaşadım. Türkiye Kupası, Süper Kupa gibi başarılarımız oldu. Aynı zamanda Avrupa’da bir defa Challenge Cup finali bir defa yarı finali oynadım. Yine şampiyonlar liginde 3-4 tura kadar atlayabildik. EHF Cup’da yarı final oynadım. Milli takımlar seviyesinde de özellikle plaj hentbolunda çok ciddi başarılarımız var. Dünya ikinciliği, Avrupa ikinciliği, Akdeniz Oyunları üçüncülüğü, Dünya Oyunları üçüncülüğü gibi başarılar elde ettik. Onun yanında salonda yine Akdeniz Oyunları ikinciliğimiz var. Lise takımında da bir dünya üçüncülüğümüz var.”

Yeliz Yılmaz profesyonel hentbol kariyerinin yanı sıra farklı alanlarda da uzmanlaşmış:

“Aynı zamanda 1997 Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi bölümüne girdim. 2002 yılında oradan mezun olduktan sonra 2009 yılında da beden eğitimi öğretmeni olarak göreve başladım. Hala aynı zamanda beden eğitimi öğretmenliği de yapıyorum. Hentbolun dışında psikolojiye, özellikle spor psikolojisine ilgim var. Son 10 yıldır da önce kendimle uğraşmayla başlayan, klasik içsel yolculuğumuz vardır ya onunla başlayan, kendi travmalarımı temizlerken “a ben burada çocuklara da katkı sunabilirim, çünkü bana iyi geliyorsa bu işi yapan diğer insanlara da iyi gelir” diye düşünerek hentbolla psikolojiyi bağdaştırmaya çalıştım. Bu anlamda da birçok eğitim aldım. Özellikle zihinsel performans antrenörlüğü eğitimlerine katıldım. Birçok kitap okudum. Mindfulness eğitmeniyim, nefes terapistiyim ve çocuk yogası eğitmeniyim. Bunların hepsini bir şekilde birleştirip hentbolu bıraktıktan sonra bunları da işin içine katarak antrenör olarak kariyerime devam edeceğim. Çünkü spor yüzde 70 fiziksel performanssa mutlaka yüzde 30 da zihinsel olarak sporcuların kendilerini hazırlamalarıyla alakalı. Özellikle uzun yıllar bu işi yapıyorsak o anlamda da bir dayanıklılığımızın olması gerekiyor. Buraya da önem vererek bir antrenörlük deneyimine başlayacağım önümüzdeki sezon Yalıkkavak Spor Kulübünde.”

“Antrenörlüğü Deneyimlemek İçin Çok Hevesliyim”

Yeliz Yılmaz bu sezon 32 yıllık sporculuk kariyerini noktaladıktan sonra gelecek sezon sahada antrenör olarak yer alacak.

Oyunculuktan antrenörlüğe geçiş yaptınız.  Bu geçiş süreci nasıl oldu? Oyunculuktan gelen bir antrenör olmanın avantajları ya da dezavantajları var mı?

Onları aslında biraz yaşayarak göreceğim. Emekliliğim planlıydı. Yani son sezonum olacağını sezonun başında yönetimim de antrenörüm de biliyordu. Ve şu anki baş antrenörümüz sezon içinde bana ufak görevler veriyordu. Zaten takımın en büyüğü ve kaptanıydım. Bundan dolayı bazı sorumluluklarım vardı. Ama bunun dışında antrenörümüz antrenmana girmediğinde antrenörlükle ilgili bazı görevler verip sahanın içinde kalmamı sağlıyordu. Biraz altyapımızdaki kızlarla da ilgilendim. Onları çalıştırmakla biraz deneyim kazandım. Beden eğitimi öğretmeni olduğum için çok büyük bir değişiklik yaşayacağımı zannetmiyorum. Öğretmenlik yapıyor olmaktan kaynaklı öğretici tarafım da var. Ama şunun farkını çok hissedeceğimi biliyorum; öğretmek ile oynamak aynı şey değil. Bir de bir sene önce beraber oynadığım takım arkadaşlarıma bir sene sonra antrenör olarak gelmekten dolayı o dengeleri kurabilmek zaman zaman beni yorabilir. Burada da takım arkadaşlarımdan yardım isteyeceğim. Çünkü ben yeni bir şeye başlıyorum. Bu anlamda onların desteğine ihtiyacım olacağını düşünüyorum ve o dengeyi kurmak için onlardan yardım isteyeceğim. Antrenörlüğü deneyimlemek için çok hevesliyim. Hevesli ve heyecanlı olduktan sonra da bir şekilde götürebileceğimi düşünüyorum Zorlanacağımı biliyorum. Ama zorlukları da kabul ediyorum. Umarım kolaylıkla geçer.

Oyuncuyken, saha içirisindeyken artık kenardan oyunu takip edeceksiniz. Bu sizi nasıl hissettirecek? Sahaya atlama isteği olacak mı?

Evet olacak. Yani mutlaka kenarda, o istenilen yapılmadıkça, söylediğiniz şey sahada uygulanmadıkça “o sahaya girsem mi” isteği olacak. Zaten sezon başında antrenörüm “Yeliz biz istersen lisansını çıkartalım, ne olur ne olmaz antrenmanlarını da yaparsın, belki sporcu antrenörü olarak devam edersin” dedi, kabul etmedim. Çünkü ben kendimi biliyorum. Hatta “jübile yaptık, camiadaki herkes benim jübilemi konuşuyor, bırakmışken tekrar sahaya atlıyor olur, rezillik olur” dedim (gülüyor). Kendimi tutamayacağımı biliyorum. Benim sahaya girişim oyunculuk anlamında tamamen engellensin istedim. Ama kenardan o hissiyatım olacak, buna eminim. Onu da bir şekilde bastırmaya çalışacağım. Yani orada olmadığımı kendime kabul ettirmek zorundayım. Yaşayıp göreceğim. Ben de merak içerisindeyim.

“Erkeklere Uygulanmayan Yaptırımlar Kadınlara Uygulanıyor”

Kadın hentbol oyuncusu olmanın zorluklarını yaşadınız mı?

Bence zaten Türkiye’de kadın olmanın zorlukları olduğu için her alanda zorluk var. Hentbola başlarken annem beni çok destekledi sağ olsun. 10 yaşında hentbola başladım 11 yaşında deplasmana gideceğim, üstelik İstanbul’a yakın olan Adapazarı’na.. Babam anneme ‘kızın başına bir şey gelirse boşarım seni’ falan diyordu. Tabii ki burada bir art niyet aramıyorum, normal olarak koruma içgüdüyse bunu yapıyorlar. Ama benim erkek kardeşim basketbol oynuyordu. O karşı taraftan gecenin bir yarısı antrenmanlardan gelirdi ve evde kimsenin sesi çıkmazdı. Klasik kadın olduğumuz için aileden baskı gördüm. İşler iyi gidince bir sıkıntı olmayınca da sağ olsunlar hep desteklediler. İlerleyen zamanlarda antrenörlerimle de kadın ve erkek takımlarına farklı davranmalarından dolayı kavgalar ettim. Deplasmana gittiğimizde disiplin adı altında geçen aslında yaptırım olan ve erkeklere uygulanmayan otele giriş-çıkış saatleri bize uygulanıyordu. Yani kadınlar için bir otele giriş çıkış saati olur, izin saatleri bellidir. Ama erkekler istediği zaman çıkıp gelebiliyor. Bunu yıkmak kolay olmuyor maalesef. Kazanılan paralar da farklı. Benim jenerasyonum milli takım seviyesinde ciddi başarılar elde etti ama bu başarılar parlatılarak ortaya atılması gerekirken her yerde olduğu gibi erkeklerin küçük bir başarısı abartılarak anlatıldı.

Peki kadın antrenör olmanın zorlukları var mı?

Antrenörlük anlamında en basitinden kadın antrenörlerin azlığı zaten ne kadar erkek egemen toplum ve branş olduğumuzu da gösteriyor. Baktığımızda şu an A takımı seviyesinde baş antrenör olarak çalışan kadın antrenör yok. Yardımcı antrenörlerimiz var ama onlar da 10 taneyi geçmez. Bunun daha fazla olması gerekiyor. Burada tabi bizlerin ön ayak olması lazım ama öbür taraftan yönetici grubu da erkek olduğu için bu yönetici grubun farkına varıp ‘biz kadınları buralara nasıl daha fazla yayabiliriz’ üzerine çözüp üretmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yeni federasyonumuzla beraber bunun için çalışmalar yapıyoruz. ‘Biz de buradayız, her alandayız ve olmamız gerekiyor’ diye devamlı birilerini dürtüyoruz. Kimilerin çok hoşuna gidiyor ve bize kol kanat gerip kapılar açıyorlar. Kimilerinse hoşuna gitmiyor. Çünkü uzun yılar buralarda kalmış ve kalmaya devam etmek isteyen bir grup var. ‘Ne işiniz var, tamam oynadınız bitti. Hadi biraz da antrenörlüğünü yap’ gibi bakan da bir grup var. Ama bizim dirayetli olmamızla, bizim pes etmememizle beraber bunların da kırılacağını düşünüyorum. Bu şekilde kadınları erkeklerle eşit konuma getirebilme hedeflerimiz arasında var. Benim ve benim düşünen hentbolcu arkadaşlarımın..

Şu an kadınlarla erkekler eşit ücret almıyor mu?

Şu an çok büyük bir fark yok aslında. Zaman içinde bu durum kırıldı. Ama on sene öncesinde erkekler her zaman daha fazla para kazanırdı. Biz daha fazla para kazanmaya ciddi başarılar elde ederek sahip olabildik. Benim en çok canımı sıkan yer orası zaten. Aynı işi yapıp aynı bedensel performansı sergiliyoruz. Hatta aynı saha ölçülerinde oynuyoruz. Antrenmanlarımız aynı. Ama biz çok ciddi başarılar elde etmek durumundayız ki erkeklerle aynı paraları alabilelim. Evet şimdi üç aşağı beş yukarı aynı ücreti alıyoruz. Hatta daha fazla kazanan kadın sporcular da var. Ama bunun için ekstra mücadele verildi. Erkekler için böyle bir şeye gerek kalmıyor. Zaten yeni bir kulüp ilk olarak erkek takımı kurmak istiyor. Bunun yanında kadınların mobbinge, cinsel istismara, şiddete daha fazla maruz kaldığını düşünüyorum. Özellikle küçük yaş guruplarında. Ya da belki ben hep kadınlarla konuştuğum için daha çok olduğunu düşünüyorum. Her birimiz antrenörler tarafından mobbinge, şiddete maruz bırakılmışız. Cinsel istismara uğrayan arkadaşlarımız var. Belki erkekler bunu çok fazla ortaya dökmedikleri için bilinmiyor da olabiliriz. Ama ben bir erkek antrenörün küçük yaş grubu da olsa bir erkek sporcuya el kaldırabileceğini düşünmüyorum. Yani bu bir etki tepki olacağı için sanki erkek erkeğe bunu yapmaz gibi geliyor. Ama erkek antrenörün fiziksel olarak kendinden güçsüz gördüğü kadına şiddet uygulaması daha kolay oluyor. Bunu deneyimleyen biri olarak söyleyebilirim. Amacımız tabii ki de artık bunların önüne geçmek, bu tarz insanların bir şekilde camianın dışında bırakılmasını sağlamak. Umarım başarılı oluruz. Ama hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmıyorum çünkü somut adımlar atıldığını gördükçe mücadele şevki de artıyor.

Hentbola ilgi nasıl? Benim çocukluğumda, belki sizin jenerasyonunuzun başarısının da etkisiyle, sanki popülaritesi daha yüksekti. Sizin gözleminiz nedir?

Evet, özellikle o dönemlerde daha fazlaydı. Çünkü bizim o jenerasyon milli takımlarda başarılar elde etti. Yurtdışında oynayan oyuncularımız vardı. TRT Spor maçlarımızı son iki yıldır vermeye başladı. Şimdi yine biraz daha kıpırdanmalar var. Avrupa kupalarında oynayan takımlarımız var. Şampiyonlar Liginde takımımız var. Ben bunun daha da ivme kazanacağını düşünüyorum. Çünkü Federasyon da sosyal medyada daha aktif bir şekilde çalışıyor. 5-6 yıldır bizim federasyonun sitesine girdiğinizde hiçbir şey bulamazdınız. Veya sosyal medya adı altında hiçbir şeyimiz yoktu. Şimdi her olay paylaşılıyor. Biraz daha internet üzerinden olsa da hentbol haber siteleri fazlalaştı. Ama bu işler biraz sabır gerektiriyor. Yurt dışında oynayan sporcularımızın sayısı fazlalaşıyor. Özellikle kadınlarımızın sayısı fazlalaşıyor. Başarı geldikçe, bunların haberi yapıldıkça daha da popüler olacaktır.

Sizin Romanya’da oynama tecrübeniz de olmuş. Sonrasında yurt dışında devam etmeyi düşündünüz mü? Hentbolun daha popüler olduğu, daha fazla olanaklara sahip olabileceğiniz ülkelerde oynamak istediniz mi?

Çok istedim. Ama menajerimle anlaşamadım. Türkiye’nin de bir lobisi olmadığı için. O dönem hiç yoktu. Açıkçası bununla ilgili kimden yardım isteyeceğimi, ne yapmam gerektiğini bilemedim. Çünkü vasat bir oyuncuysanız bile bir menajeriniz varsa çok rahat Avrupa ülkelerinde hentbol oynayabilirsiniz. Hentbolun Avrupa’da inanılmaz ligleri. var. Hentbolun popülaritesi olduğu için çok rahat oynayabilirdik. Ama orada bir menajer sıkıntısı yaşadım. Dizimden sakatlığım da vardı. O da beni biraz durdurdu. Bir de Türkiye’den güzel bir para teklif edilmişti. Yurt dışından kazanacağım parayla üç aşağı beş yukarı aynıydı. Bir sene gelip sakatlığımı da burada iyileştirip sonra tekrar denemek istedim. Sonra millilik kontenjanından öğretmen olarak atandım. Böyle bir şey olunca bunu kaçırmak istemiyorsunuz. Çünkü gelecek kaygınız var. Bir sakatlık olduğunda güvenceniz ya da ikinci bir işiniz yoksa hentbol bir yere kadar diyorsunuz. Türkiye’de yaşamış olmanın verdiği bütün kaygılardan dolayı mecburen yurt dışını noktalayıp İstanbul’a döndüm. Ama biraz daha mücadele edip devam etseydim, bir menajer bulup Almanya’da Avusturya’da ya da başka bir Avrupa ülkesinde hentbola devam etseydim ne olurdu kısmı hep aklımda bir soru işareti olarak kaldı. Böyle olması gerekiyormuş. Şimdi de memnunum hayatımdan, yapacak bir şey yok.

Belki antrenörlükte olur.

Kim bilir, inşallah.

Artık yaptığım röportajlarda bu soru klasikleşti, bir kız çocuğuna hentbolu tavsiye eder misiniz? Ya da bir aileye kız çocuklarını hentbola yönlendirmesini tavsiye eder misiniz?

Kesinlikle tavsiye ediyorum. Benim 7 yaşında yeğenim var ve ona ‘seni hentbolcu yapacağım’ diyorum o da ‘evet hentbolcu olacağım’ diyor. Benim bazı arkadaşlarım ‘ne yapacak hentbolu, voleybolcu olsun’ diyor. Ama bir hentbolcu olarak bizim öncelikle kendi çocuklarımızı, akrabalarımızı yakın çevremizdeki çocukları hentbola yönlendirmemiz gerekiyor. Kendi çocuklarını voleybola basketbola yönlendiren aileler de oluyor. Bir kere ben buna naçizane karşıyım. Eğer hentbolcuysak etrafımızdaki herkesi hentbola çekmeliyiz. Birincisi çok zevkli bir spor. Canlı hentbol izleyip beğenmeyen bir tane arkadaşım yok. Hepsi bir kere canlı izledikten sonra ‘tekrar geleceğiz, izleyeceğiz, inanılmaz keyifli’ diyor. Hentbol her şeyi barındıran bir spor. 60 dakika boyunca devamlı koşuyorsunuz. Bütün fiziksel özelliklerinizin iyi olmasını gerekiyor. Devamlı bir temas var. Biraz sert, evet ama onun yanında inanılmaz hızlı ve oyun zekası gerektiren bir spor branşı. O yüzden bütün kız çocuklarına, bütün çocuklara tavsiye ediyorum. Her çocuklar olimpik bir sporcu olacak diye bir şey yok ama bir eğitmen olarak bütün çocukların mutlaka bir spor branşına yönlendirilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Elimden geldiğince kendi öğrencilerime, tabii ki de önceliğim hentbolcu olsunlar ama olmuyorsa voleybol, basketbol, tenis, yüzme, karate, judo, boks ne olursa mutlaka yapmalarını tavsiye ediyorum. Belli bir süre o spor disipliniyle, spor alışkanlığıyla birlikte büyümeleri gerektiğini düşünüyorum ve hep yönlendirmelerim bu şekilde oluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer Haberlere Göz Atın

‘Üç Tarafı Denizlerle Çevrili Bir Ülke Olarak Türkiye Kitesurf’te Olması Gereken Yerden Uzak’

Kitesurf yani uçurtma sörfü, ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen popüler…

Ceviz Ağacından Leonardo Da Vinci’ye: Kendini Keşfetme Yolculuğunda Bir Sporcu

Uzun bir yolculuğa eşlik edeceğiniz bu röportaj, kendi yolunu arayan tüm sporcuların…

Kadınların Sporu: Flag Football

Flag Football bir diğer adıyla Bayrak Futbolu bir takım sporu. Pek yaygın…

Gülşah Görgülü: Kimin Ne Dediğine Artık Takılmıyorum

Türkiye’de sayısı derinden ve yavaş da olsa ilerleyen kadın vücut geliştirmecilerin öncü…