Yalnızca tenis tarihinin değil spor tarihinin en ilham verici figürlerinden birisi Billie Jean King. King’i bu kadar özel yapan şey ise başarılı spor kariyerinin yanı sıra kort dışında da verdiği mücadeleydi. Eşit ücret için verdiği bu mücadele tenisi ve ülkesi ABD’yi aşıp tüm dünyaya yayıldı. Bu mücadelenin de en büyük simgesi Cinsiyetler Savaşı (Battle of The Sexes) olarak bilinen karşılaşmaydı.
Billie Jean 22 Kasım 1943’te Long Beach, Kaliforniya’da dünyaya geldi. Ailesi onu ilk olarak softbol’a yönlendirdi. İlerleyen dönemlerde tenis oynamaya başlayan Billie Jean’in bu alandaki yeteneği ortaya çıktı. King henüz 17 yaşındayken Wimbledon çiftlerde şampiyonluğa ulaşmayı başardı. ABD’li oyuncu teklerdeki ilk şampiyonluğunu ise yine Wimbledon’da 1966 yılında kazandı. Bu iki şampiyonluk 39 Grand Slam şampiyonluğunun yalnızca ikisiydi. Billie Jean King teklerde 12, çiftlerde 16, karışık çiftlerde ise 11 Grand Slam şampiyonluğu yaşadı. Kort içinde çok büyük başarılar elde eden King, kort dışında da kadınların eşit fırsatlardan yararlanabilmesi için de mücadele veriyordu. Kadınların erkekler ile eşit ücret alması gerektiğini savunması onu diğer büyük oyunculardan ayırıyordu.
Billie Jean King, 100 bin dolar para ödülü kazanan ilk kadın tenisçiydi. Erkeklerin aldığı ücretlerin çok gerisinde kalan bu ücret onun için yeterli değildi. ABD’li oyuncu kadınların eşit ücret alması konusunda ısrarcıydı. Fakat pek çok kişi bu duruma karşıydı. Tenis Birliği de bu eşitliğe karşı olanlar arasındaydı. Erkeklerin biyolojik olarak daha güçlü olduğu ve kadınlardan çok daha fazla seyirci çektiği gerekçesi King’in isteklerini geri çevirmelerine yol açtı. Bunun üzerine Billie Jean Kadınlar Tenis Birliği’ni (WTA) kurmaya karar verdi ve 1 dolarlık anlaşma ile 9 kadın tenisçiyi WTA altında bir araya topladı. Kısa süre içerisinde sponsor desteğinin de bulunmasıyla WTA çok daha büyüdü.
Kadın-erkek eşitliğinin en büyük düşmanlarından birisi de Bobby Riggs’di. Eşitliğe tamamen karşı olan Riggs, kadınların yatak odasına ve mutfağa ait olduğu gibi cinsiyetçi fikrini açık açık söylemekten çekinmiyordu. Ayrıca kadınların erkeklerin yüzde 25’i kadar oynadığını ve hak ettikleri ücretin de o kadar olduğunu savunuyordu.
Riggs, savının doğru olduğunu kanıtlamak için pek çok kez Billie Jean King’i maça davet etti. Ancak King pek oralı olmadı. Riggs, King’den ret cevabını alınca tenis tarihinin bir başka efsanesi Margaret Court’a bir düello çağrısında bulundu. King’in ardından dünya 2.si olan Court, Riggs’in teklini kabul etti. Maçı 6-2, 6-1’lik skor ile kazanan Riggs artık fikrinin ne kadar doğru olduğu konusunda çok daha emindi ve söylemleri de bir o kadar sertleşmişti. Riggs’in bu şovenist tavrına King daha fazla sessiz kalamazdı. Birinin onu durdurması gerekiyordu. Billie Jean, Riggs’in maç isteğini kabul etmeye karar verdi ve ona 2 set yerine 3 set üzerinden bir maç oynamayı teklif etti.
20 Eylül 1973 günü tüm spor tarihini değiştirecek maç gerçekleşti. Cinsiyetlerin Savaşı (Battle of The Sexes) olarak adlandırılan karşılaşma Billie Jean King ile Bobby Riggs’i karşı karşıya getirdi. Houston Astrodome’da gerçekleşen maç 30 bin seyircinin önünde oynandı. Dünya çapında ise bu maçı yaklaşık 50 milyon kişi takip etti. Maçtan önce verdiği demeçte Riggs, ‘Size nasıl kazanacağımı söyleyeyim; o bir kadın ve hem duygusal hem de istikrarsız.’ şeklinde konuştu. Ancak işler pek onun istediği gibi gitmedi.
King ilk sette ralliler ile rakibi zorlamaya başladı. Bu takiği işe yarayan King, ilk seti 6-4 ile kazanmayı başardı. Riggs ikinci sette üstünlük kurmaya çalıştı fakat ikinci set de 6-3’lük skorla King’e gitti. Üçüncü sette artık oyuncuların yorgunlukları belli oluyordu. Bu yorgunluk ile baş edebilen taraf yine King’ti. Billie Jean King 6-4, 6-3, 6-3’lük skorla maçı 3-0 kazanmayı başardı.
Riggs ve destekçileri olanlara inanamıyordu. Aradan yıllar geçmesine rağmen hala bu maçı Riggs’in bilerek kaybettiğini iddia edenler vardı. Fakat Billie Jean King bir kadının hafife alınmaması gerektiğini tüm dünyaya göstermişti. Bu maç tenis tarihi için çok önemliydi. King de bunun farkındaydı. Efsane oyuncu maç sonunda ‘Maçı kazanmasaydım kadın tenisi 50 yıl geriye gidecekti. Maçı kaybetmiş olsaydım kadın tenisinin geleceği büyük yara alırdı.’ ifadelerini kullandı. King bu maçın erkeklerin egemenliğini ne kadar sarsacağını biliyordu. Öyle de oldu.