Spor foto muhabirliği, sahada hızlı karar verme becerisi, teknik bilgi ve fiziksel dayanıklılık gerektiren bir alan. Maç anındaki bir kare, yalnızca saniyeler içinde yakalanmalı ve izleyicilere o anın heyecanını yansıtabilmelidir. Ancak bu meslek, kadın gazeteciler açısından çeşitli zorluklar da barındırıyor. Erkek egemen bir alan olarak görülen spor medyasında kadınlar, hem sahada hem de sektörde görünürlük mücadelesi veriyor. Kadın spor foto muhabirleri, zaman zaman tribünlerde veya saha kenarında varlıklarını kanıtlamak zorunda kalıyor, meslektaşları ve spor camiası içinde kabul görmek için ekstra çaba harcıyorlar. 

Spor foto muhabiri Songül Karadeniz ile mesleğe giriş hikayesinden, saha deneyimlerine ve kadın gazetecilerin spor medyasındaki yerine dair konuştuk.

Foto muhabirliğine nasıl başladınız? Spor foto muhabiri olmaya nasıl karar verdiniz? 

Aslında kendimi sadece foto muhabir olarak tanımlıyorum çünkü haber fotoğrafçılığında tek bir alanla sınırlı kalmak istemiyorum. Fakat özellikle maçlarda fotoğraf çekme sürecim Bodrumspor’un 2024-2025 döneminde süper lige çıkmasından sonra gerçekleşti. Serbest olarak Depo Photos’a foto muhabirlik yapma sürecim ise 2019’un sonunda başladı. Serbest çalışınca güvencesiz de oluyorsunuz ve Bodrumspor’un süper lige çıkması aslında akreditasyon almamı kolaylaştırdı. Çünkü gazeteci olduğunuzu kanıtlamanız akreditasyon almanız için yeterli değil ama yerelde bu sorun daha kolay çözülüyor. Üniversitedeyken de okulda futbol turnuvası olunca haber fotoğrafı çekmeye gidiyordum bu yüzden tekrar maç fotoğrafları çekme düşüncesi beni heyecanlandırmıştı. 

Bugüne kadar en çok etkilendiğiniz/heyecanlandığınız spor etkinliği veya an hangisiydi?

Bodrumspor’un Galatasaray ile yaptığı maç beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Çocukken Beşiktaşlıydım ve abim beni Galatasaraylı yapmıştı. İki takımı da hala seviyorum ama hiçbir zaman fanatik olmadım. Yine de Galatasaray’ın Bodrum’a gelmesi ve o maçı takip etmek beni etkilemişti. Fakat o gün güvenlik önlemleri de sıkılaşmıştı. Normalde stadın basın girişinden girerken verilen akreditasyon kartlarımızı güvenlik bariyerlerinden geçerken görmek istediler. İçerde verileceğini söylememe ve basın kartım ile yeleğimi göstermeme rağmen içeri yarım saat boyunca giremedim. O kapıdan bu kapıya gönderildikten sonra sinir katsayım artınca tepki göstermiştim ve son çare olarak akreditasyon sorumlusundan kartın fotoğrafını istememle sorun çözülmüştü. Maç güzel geçse de o baştaki süreç olumsuz anlamda da etkilendiğim bir maç örneğiydi. 

Bir spor foto muhabirinin maç veya yarış günü rutini nasıl oluyor? Saha içinde veya tribünde karşılaştığınız en büyük zorluklar neler?

Ekipmanlarımın şarjını kontrol ediyorum ve çantamı hazırlıyorum. Fotoğraf makinem, lenslerim, şarj aletim, bilgisayarım ve acıkırsam diye atıştırmalıklarımı koyuyorum çantama. Hava durumuna göre giyeceğim kıyafetleri belirliyorum. Ayrıca maçtan birkaç gün öncesinde o maça gideceğimi akreditasyon sorumlusuna iletmeyi de unutmuyorum. Genelde yarım saat önceden stadyumda oluyorum ama büyük takımların geldiği maçlarda bu süre 1 saat öncesini buluyor. Basın girişinden akreditasyon kartımı alıp giriyorum. Sonrasında basın mensubu arkadaşlarla selamlaşıp maç saati gelene kadar hazırlıklarımı yapıp bekliyorum. Su ve çay gibi temel şeyler sunuluyor. Maç başladığında ise önce açılış seremonisini çekip ardından kale arkalarından birine geçiyoruz. Hangi takımın gol atacağı düşünülüyorsa genelde onun gol atacağı kalenin arkasına geçiliyor. Maç boyunca en iyi fotoğrafları yakalamaya çalışırken foto muhabirler olarak kendi aramızda maçı değerlendiriyoruz. Bazı arkadaşlar gaza gelip kritik anlarda dişlerinin arasından bir küfür savuruyor tabi. 

Sporcuların ve seyircilerin duygularını en iyi şekilde fotoğrafa yansıtmak için nelere dikkat ediyorsunuz?

O duygunun yoğunlaştığı (gol sevinci, kritik dakikalar, faul zamanları vs.) anları yakalamaya çalışıyorum. Bir de özellikle coşkulu tezahürat yapanların çok renkli görüntüleri olabiliyor, onları fark edip yakalamaya özen gösteriyorum. Ayrıca poz verilmiş fotoğraflardan ziyade habersiz anların daha iyi fotoğraflar ortaya çıkardığını düşünüyorum. 

Spor foto muhabirliğinin yanında bağımsız gazetecilik ve teyitçilik yapıyorsunuz. Peki spor foto muhabirliğini, haber fotoğrafçılığının diğer alanlarından ayıran farklar var  mı? İyi bir spor fotoğrafı çekmek için hangi tekniklere dikkat ediyorsunuz? Hızlı hareket eden spor dallarında doğru anı yakalamak için ne gibi stratejiler izliyorsunuz?

Aslında çok fazla farkı yok ama diğerlerine göre temel fark sürekli hareket halinde olan anları yakalamaya çalışmak. Bunda da püf nokta enstantane ayarını öncelikleyen fotoğraflar çekmek. Hızı yakalamak için kamerayı da buna uygun enstantane hızına yükseltmeniz gerekiyor. Bir de manuel ayarda çekim yapacaksanız enstantane hızı artarken sensöre giren ışık miktarı azaldığı için diyafram ve iso ayarlarını da doğru şekilde ayarlamanız lazım. Bu nedenle hareketli fotoğrafları karanlıkta çekmeniz de zor oluyor. Dahili flaş yerine makinenin kendi flaşını kullandınız diyelim, enstantane hızının da flaştan hızlı olmaması gerekiyor. Yani birçok detayı düşünmeniz gerekiyor. O yüzden sabit yanan bir ışığı tercih etmeniz ya da iyi aydınlatılmış bir yerde çekim yapmanız gerekebiliyor. Tabi makinenin kalitesi, ekipmanların çeşitliliği her zaman kurtarıcı oluyor. 

Düşük bütçeyle fazla iş çıkarabileceğiniz ekipmanları almanız gerekiyor”

Hangi ekipmanları kullanıyorsunuz ve saha koşullarına ya da hava koşullarına göre nasıl seçim yapıyorsunuz?

Açıkçası serbest çalıştığınızda daha kısıtlı imkanlara sahip oluyorsunuz. Bir kurumun sağladığı imkanlar, kurumun kazancına göre artabiliyor. Serbest olduğunuzda ise düşük bütçeyle fazla iş çıkarabileceğiniz ekipmanları almanız gerekiyor. Ben bir hibe desteğiyle ekipmanlarımı almıştım. Fotoğraf makinem Nikon D3500, lens olarak ise standart 18-55 lensin yanında tele ve geniş açı lenslere sahibim. Bir de Fujifilm X-T200 aynasız fotoğraf makinem var. Bunlar işimi görüyor ama daha iyisi her zaman var. Sadece daha iyisine bütçem yetmiyor. Hava koşulları içinse objektif koruyucu kullanmaya çalışıyorum. Bunun dışında kendim de sıkı giyinip gerektiğinde şapka takarak makinemi de korumaya çalışıyorum. 

“Kadınların daha fazla söz sahibi olması gerekiyor.”

Spor foto muhabirliği alanında cinsiyet eşitsizliği yaşanıyor mu? Kendi deneyimleriniz nasıl? Kadın foto muhabirler hangi zorluklarla karşılaşıyor? 

Kritik anlarda maça tepki gösteren erkek foto muhabirler benim varlığımın etkisiyle küfretmemeye çalışıyor. Bazen bulunduğumuz stadyumdaki tek kadın foto muhabiri olduğum için bankta oturmam için yer veriyorlar. Aslında pozitif ayrımcılığa tanık oluyorum genelde. Fakat bir feminist olarak bu ayrıcalıklı ayrımcılıkları da deneyimlememeyi tercih ederdim. Bu alanda az kadının olması da bu eşitsizliğin bir göstergesi esasında. Genelde görsel bir unsur olarak spor programlarında moderatör olarak kadınları görebiliyoruz. Foto muhabiri ve muhabir olarak da kadınların spor haberciliği alanında daha fazla söz sahibi olması gerekiyor. Ben olumsuz anlamda bir ayrımcılık yaşamadım ama genel anlamda spor haberciliğinde uzmanlaşmayı seçen kişilerin ayrımcılık yaşadığını da biliyorum.

“Tek spor dalının erkek futbolu olmadığının anlaşılması gerekiyor”

Peki bu alanda kadınların daha görünür olması için sizce neler yapılmalı?

Bu alanda bir değişim yaratmak için öncelikle en temelde tek spor dalının erkek futbolu olmadığının anlaşılması gerekiyor. Yahut sadece voleybolda kadın takımlarının varlığını konuşmamamız gerekiyor. Kadın futbol ve basketbol takımları, erkek voleybol takımları ve tüm spor dallarında kadınların varlığı. Bizim önce spor müsabakalarında kadının varlığını önceliklendirmemiz gerekiyor. Spor camiasındaki eril yapı hem sporcu hem taraftar hem de basın ayağında mevcut. Tüm bu alanların kontrolü ise erkek yöneticilerde. Kadın voleybol takımlarının başında bile erkeklerden oluşan bir yönetim kadrosu görüyoruz. Kadınlar yönetimde olmadığı sürece spor camiasında bir cinsiyet eşitliğinden söz etmemiz mümkün görünmüyor. Kadınları salt futboldan anlamıyor önyargısıyla spor haberciliğinden uzaklaştırmak da bu tahakkümün bir sonucu. Bu alanda kadın varlığını teşvik edici eğitimler verilmeli. Spor haberciliği eğitimlerinde kadınların sayısal çoğunluğu önceliklendirilmeli. Aslında çözüme ulaşmak çok kolay, yeter ki çözmeyi birileri istesin. Mesele zaten çözümü getirebilecek güçteki insanların çözmeye niyetinin olmaması.

 Bu proje Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla FemSport’a aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir