Satranç dalında hem yurtiçi hem de yurtdışında birçok başarıya imza atan isim Kübra Öztürk Örenli. Küçük yaşlarda satranç sporu ile tanışan milli sporcu “Kadın Büyük usta” unvanının sahibi. Örenli, 11 Mayıs 1991 yılında Ankara’nın Mamak İlçesi’nde dünyaya geldi. Kariyerinde üst üste iki Avrupa şampiyonluğuna sahip milli sporcu art arda kazandığı başarılarından dolayı “Kadın Büyük usta’’ unvanını da kazandı. Milli sporcu Kübra Öztürk Örenli ile satranç ile hayatındaki değişimleri ve başarılarını konuştuk.

Her Şey Benimle Birlikte Başladı

Satranç serüveni nasıl başladı?  Bu spora ilginiz nasıl başladı? Kısacası satranç sporuna başlama hikayenizden bahseder misiniz?

Satranç sporuna 7 yaşında iken bir tesadüf eseri başladım. Ankara’nın Mamak ilçesinde o zamanlar bir gecekondu mahallesi olan Kayaş Mahallesinde ikamet ediyorduk. Gecekondumuzun hemen yanında bulunan Pazaryerine prefabrik bir satranç eğitim merkezi kuruldu. Annem ve babamda beni o satranç merkezine gönderdi. Kulübün yöneticisi ile Balkan göçmeni ve bir satranç duayeni olan İslam Osmanlı hocamız idi. Kısa sürede bendeki yeteneği keşfetti ve ailem ile görüşerek benim satranca devam etmemi sağladı.  Ailem satranç sporuna devam etmem için maddi zorluklar içerisinde her türlü desteği vermeye çalıştılar.  Daha sonra İlkokul 2. sınıfta sınıf öğretmenimin önerisi ile satranç kursuna başladım. Satrancı hiç bilmiyordum ve ailemde bilen de yoktu. Her şey benimle birlikte başladı. Dereceleri almaya başladıkça da satranç benim için vazgeçilmez bir sevgi haline dönüştü. 

Büyük usta unvanını ne zaman ve nasıl kazandınız? Satranç kariyerinizden ve başarılarınızdan biraz bahseder misiniz?

Büyük usta olmak yolculuğu benim için çok zorlu ve bir o kadar da çok keyif verici geçti. 7 yaşında hiçbir resmi turnuvaya çıkmadan hocam elimden tuttu ve beni İspanya’ya Dünya Yaş Grupları turnuvasına götürmüştü. İlk turnuva deneyimimdi. Katıldığım her yaş grubunda neredeyse şampiyon oldum. Ancak bu serüvende Türkiye’de satranç sporunda bir ilke imza attım. Satrançta 15 yaşında ilk kadın Türk sporcu olarak Avrupa Şampiyonu oldum. Tesadüf dediler bir sonraki sene yine Avrupa Şampiyonu oldum. Dünya üçüncülükleri başta olmak üzere dünya dereceleri elde ettim. En akılda kalan başarılarım, Avrupa şampiyonluklarını üst üste iki defa elde etmemdi. Çünkü 15 ve 16 yaşlarında tüm bu başarıları elde etmek benim için çok özeldi. Daha sonrasında Dünya Gençler İkinciliği benim için çok çok özel ve büyük bir başarıydı. Dünya şampiyonluğunu paylaşıp 4. olmak daha sonrasında Avrupa üçüncüsü olmak ve Türkiye kadınlar şampiyonu olmak… Bunlar benim için gerçekten tarif edilmez büyüklükte başarılar. 

2011’de Mardin’de Dünya Takımlar Şampiyonasında son tur Rus Büyük usta Kosintseva’yı yenerek ‘’Kadın Büyük usta’’ unvanını aldım. Çok güçlü bir rakibe karşı yarışıyordum ve kimse ben de dahil kazanacağımı düşünmüyordu ve o maçı kazandım. O kadar zorlu bir turnuvaydı ki kazandığım puanlar sonucunda Büyük usta olduğumun bile farkında değildim. Bu başarı da Türkiye’de bir ilkti ve ülkemiz ilk defa bir kadın Büyük Usta unvanı ile tanışıyordu. 2012 yılında da Türkiye kadınlar şampiyonu oldum. Bu şekilde hala satranç devam etmekte benim hayatımda. 2020 yılında sevgili eşim Aykut Örenli ile evlendik ve 2021 yılında oğlum Kayra dünyaya geldi 2023 yılında da kızım Arya dünyaya geldi. Belki de benden sonra artık kızım ve oğluma satrancı öğretmenin vakti gelmiştir diye düşünüyorum artık. 

En Zorlu Yolculuğum Erkek Egemen Satranç Dünyasında Oldu

Satranç dalında çok iyi bir kariyer elde ettiniz. Buralara kadar gelirken hangi yargıları kırdınız ve hangi engelleri aştınız?

Bu spora yedi yaşında başladığımda önce ailem bir mahalle baskısı ile karşılaştı. Çevremiz o zamanlar satrancın günah olduğunu düşünüyor ve bir Balkan göçmeninin ders vermesini de onaylamıyorlardı. Bu sporun haram olduğuna ve bir göçmenden ders alınmaması gerektiğine dair aileme çok baskı yapılmış. Yakın çevrem de bu söylemleri iletmişler aileme ancak ailem köy kültüründen gelmelerine rağmen aydın insanlardı ve baskılara ve dedikodulara boyun eğmediler. Bana ve hocama güvendiler.

 Ancak benim en zorlu yolculuğum erkek egemen satranç dünyasında oldu. Satranç sporuna ilerlemeye başladığımda kadınların sayısı az ve başarı nerede ise yoktu. Benim biraz öne çıkmamı yeteneğime ve güçlü rakibim olmadığına bağladılar. Herhangi bir başarı kazanacağımı kimse düşünmüyordu. Üst üste iki defa Avrupa Şampiyonu olmama rağmen ve bunu erkeklerden önce ilk defa başarmama rağmen hala şans olarak görülüyordu. Dünya dereceleri, sonrasında unvanlar kazanmam ve dünyaca ünlü satranç sporcularını yenmem sonucunda benim başarımı onayladılar ve kabullendiler. Gerçekten çok büyük bir azınlığa sahipti kadın sporcu sayısı. Büyük bir denizde büyük bir okyanusta küçük bir balık gibi düşünebiliriz. Aslında kadın satranç sporcusunu bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz, büyük başarılar elde etmeye çalışıyorsunuz. Bazen boşa kürek çektiğinizi bilseniz de kendiniz için çabalıyorsunuz. 

Ben satranç sporuyla ülkemizde her bireyin mutlaka tanışması taraftarıyım. Özellikle kız çocuklarımızın mutlaka satranç sporu ile tanışması gerekiyor. Çünkü satrancın sayısız kazanımı var. En önemli kazanımları ise kendine güvenmek, aldığın kararlar ile çok küçük  yaşta kendin yüzleşmek, mağlubiyetten ders çıkarma ve sonuçlarını nasıl avantaja çevireceğini kavrayabilmek. Tüm bunlar özellikle ataerkil bir toplumda sizi sorgulayıcı, özgüvenli ve geleceğe dair planlar yapan bir kişiye dönüştürüyor. Kendi kararlarınızı alabiliyor yılmadan emin adımlarla yürüyebiliyorsunuz. Şu anda arkama baktığımda geçmişte satrançta kadınların sayısı çok azdı ama bizim ekolün başarıları sayesinde kız çocuklarımızın ilgisi daha da arttı. Bir turnuvada ya da bir söyleşide bir kız çocuğun yanıma gelerek “seni çok seviyor, seni örnek alıyor ve senin gibi başarmak istiyorum” dediğinde bu beni çok mutlu ediyor.

Satranç Sporu Olimpik Değil ve Sporcularına Maddi Destek Yetersiz

Türkiyede satranç sporunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 Çok başarılı ve yetenekli sporculara sahibiz. Bizler belli yere kadar satranç sporunu taşıdık ve ardımızdan gelenler ise daha yükseğe taşımak için mücadele ediyor. Ancak ne yazık ki satrançta bizden sonra gelecek kadın sporcuların sayısı yok denecek kadar az. Belki bir iki ismin başarı şansı var. Onun dışında kadın sporcularımız satranca devam edemiyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri ise satranç sporcularının bir maddi desteği yok. Sporcuların sadece satranç ile ilgilenmesi için mutlaka iş yapmaları yani para kazanmaları lazım. Türkiye’de kırılması gereken bir yargıda spor dünyasında bir sorun olan Gençlik ve Spor Bakanlığının spor branşlarına bakışı olmalıdır bence. Aşılması gereken en büyük engel olimpik sporlar ve olimpik olmayan sporlar arasındaki ayrım. Satranç sporu şu anda olimpik değil ve olimpik sporlar gibi maddi destek görmüyor. Ben öğretmen oldum ve satranç sporuna vermem gereken zamanın çoğunu işime vermek zorunda kaldım. Özellikle üniversite çağına gelmiş sporcularımızdan başlayarak, iş hayatına girmiş sayısız yetenek maddi zorluklar yüzünden bu spordan kopmak zorunda kaldı. Bu duruma bir çözüm bulunamaz ise ülkemizin ekonomik durumu da düşünüldüğünde profesyonel anlamda önümüzdeki yıllar büyük gerilemeler yaşayacağımızı düşünüyorum. 

Deneyimlerinizi genç sporculara aktarmak adına onlara ne söylemek istersiniz? Kritik bir maça ya da bir turnuvaya nasıl hazırlanırsınız? Çalışma düzeniniz nasıl? Satrançta fark yaratan etkenler nelerdir sizce ?

Öncelikle bence çok çalışmaları gerekiyor. Klişe bir söz belki ama gerçekten çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Üstüne deneyim, tecrübe, çalışma, disiplin koyulması gerekiyor. Çok zor bir spor branşı gibi görünüyor fakat yeteneği,isteği  ve sevgisi varsa her branşta olduğu gibi zaten o sporcuyu içine alıyor. Düzenli çalışmak çok önemli, planlı olmak çok önemli satrançta. Günceli takip edebilirler kitapları takip edebilirler ve artık teknoloji çok ilerlediği için çeşitli platformlardan videoları izleyebilirler. Profesyonelliği düşünen kişilerin çok ama çok çalışması gerekiyor. 

Turnuvalar öncesinde kamplarimiz oluyor. Bizler hem kamplarda hazırlanıyoruz turnuvalara hem de bireysel olarak hazırlıklarımızı yapıyoruz. Satranç sadece satranç çalışmak ile de yeterli olmuyor esasen fiziksel olarak da hazır olmak lazım bunun sebebi de turnuva sürelerimiz çok uzun  ve her gün bir maç yaptıgımız için çok fazla efor kaybı olabiliyor. Fiziksel ve psikolojik olarak tam anlamıyla konsantre  bir şekilde turnuvalara gitmek çok önemli. Bunun düzenli ve disiplinli olması sporcuyu bir adım öne geçirecektir. Bir de güncel olanı takip etmek çok önemli çünkü modern satranç çok farklı bir boyut kazandı teknoloji ile. 

Bugün satranç çalışmak için çok fazla imkan var. O günlerde bizler satranç kitapları bulamaz iyi sporcularla çok nadir karşılaşmalara çıkar ve maddi imkansızlar ile mücadele ederdik. Ailemin o süreçteki fedakarlıklarını unutamam. Evimizde tek babam çalışırdı. Kendisi bir işçiydi ve maaşını alınca pasaport kitap gibi birçok ihtiyacımı maaşının yarısı ile karşılardı. Onlar için de çok zordu. Ancak başarılarım ardından onlara bir ev alabilmek benim için tarif edilemez bir duyguydu. 

Hedefim Türkiyenin İlk IMsi Olmak

Şu an neler yapıyorsunuz? İleriye dönük hedefleriniz neler?

Bir aile kurup, çocuk sahibi olduktan sonra çok zorlu süreçlerden geçtim. İkinci çocuğum olduğunda bu spordan koparılmak istendim. Zorlu bir mücadeleydi benim için. Bana destek olanlara çok teşekkür ediyorum. Ancak yine konu maddi zorluklara geliyor. Benim hedefim bu ülkenin ilk IM’si (International Master yani uluslararası usta) olmak. Ancak bunu yapabilmem için çok çalışmamın yanı sıra dünya çapında bir sürü turnuvaya gitmem gerekiyor. Önümde ve biz profesyonel sporcuların önünde görünmez bir maddi duvar var. Bu sporda ilerleyebilmen için ya kimsenin inkar edemeyeceği kadar çok ama çok başarılı olmak ya da maddi anlamdaçok güçlü olmak gerekiyor. Bugün sporcularımızın dünya sıralamasına baktığımızda olmamız gereken yerde değiliz. Bunun tek nedeni ise başarı, yetenek ya da sporcular değil önümüzde duran gizi duvar. Bu duvarda başarı sporcuların ulaşmadığı maddiyat. 

 Satranç sporcularının artmasını diliyorum. Özellikle de kız sporcusun sayısının artmasını diliyorum. Bunu her yerde dile getiriyorum. Gerçekten bizler kalıcı olarak hiçbir zaman kendimizi düşünmedik. Elbette yerler değişecek, takımlar değişecek, listeler değişecek ama alttan yetişecek olan kişilerin de bir güruh şeklinde gelmesini diliyorum. Türkiye adına çok çok iyi yerlerde çok çok iyi isimleri duyacağımız yıllar olsun. Umarım Türk satrancı çok daha iyi noktalara gelir.

 Bu proje Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla FemSport’a aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir